Yapı Denetim Şirketi Ücretinde Arsa Sahibinin Sorumluluğu
Uygulamada, arsa payı karşılığı (kat karşılığı) inşaat sözleşmelerinde yapı denetim şirketine ödenecek ücretin müteahhide (yükleniciye) ait olduğu kararlaştırılmaktadır. Ancak ücretini müteahhitten alamayan yapı denetim firmaların arsa sahibi adına hukuki işlem başlattıkları sıkça görülmektedir. Yapı denetim firmalarının ücretlerini arsa sahibinden istemesi mümkündür.
4708 Yapı Denetim Kanunu;
Madde 2/1 – Bu Kanun kapsamına giren her türlü yapı; Bakanlıktan aldığı izin belgesi ile çalışan ve münhasıran yapı denetimi ile uğraşan tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarının denetimine tabidir. Yapı denetim hizmeti; yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür. Yapı sahibi, yapım işi için anlaşma yaptığı yapı müteahhidini vekil tayin edemez.
Madde 5/1- Yapı denetim hizmet sözleşmeleri, yapı sahipleri ile Bakanlıkça yayımlanacak usul ve esaslara göre elektronik ortamda belirlenen yapı denetim kuruluşları arasında akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir. Yapı denetim hizmet sözleşmeleri Bakanlıkça belirlenen haller dışında feshedilemez.
Kanunda açıkça yer aldığı üzere, yapı denetim sözleşmeleri ancak yapı sahipleri veya vekili ile yapı denetim şirketleri arasında akdedilebilmektedir. Arsa sahibi ile yapı denetim arasında akdedilen sözleşmede yüklenicinin herhangi bir sıfatı bulunmamaktadır. Arsa sahibi ile yüklenicinin yapmış olduğu arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, yapı denetime ödenecek ücretin yükleniciye ait olduğunun kararlaştırılmış olması ise ayrı bir sözleşme olup iç ilişkiyle ilgilidir. Yapı Denetim şirketini bağlayan bir yönü yoktur. Nitekim Yargıtay’ın bu hususta istikrarlı bir görüşe sahiptir.[1]
Öte yandan asa sahibi aleyhine başlatılan icra takibindeki miktarın, yapı denetim şirketince hak edilen tutar tutar olup olmadığı yargılama gerektirir bir mesele olduğundan, kanuni süreler geçirilmeksizin hukuki yollara başvurulması gereklidir.
[1] YARGITAY 13. Hukuk Dairesi 2015/38826 2018/825 Karar Tarihi: 29.01.2018; “Davacı, davalı ile imzalan sözleşme uyarınca yapı denetim hizmetini ifa ettiğini ileri sürerek kararlaştırılan ücretin tahsili için başlatmış olduğu icra takibine vaki itirazın iptali istemi ile eldeki davayı açmış; davalı ise, sözleşme ve hakediş raporlarındaki imzanın kendisine ait olmadığına yönelik savunmada bulunmuş; mahkemece, davaya dayanak yapılan yapı denetim hizmet sözleşmesindeki imzanın davalı arsa sahibine ait olmadığı ve davalı ile dava dışı yüklenici arasında yapılan inşaat sözleşmesi gereğince yapı denetim hizmeti ücretinin dava dışı yükleniciye ait olduğu ve buna göre yapılan hizmetin karşılığı olan bedelin dava dışı yükleniciden istenebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 5. maddesinde, yapı denetim hizmet sözleşmelerinin yapı sahibi ile Denetim kuruluşu arasında akdedileceği hükme bağlanmış, bahsi geçen kanuna dayanılarak çıkarılan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin 8. maddesinin 1 numaralı bendinde de yapı sahibinin, yapı denetimi hizmet sözleşmesini bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığı ile imzalamak zorunda olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. Yukarıda bahsi geçen yasal mevzuat uyarınca, yapının denetimi için yapı denetim kuruluşu ile hizmet sözleşmesinin imzalanması zorunluluğunun bulunduğu ve sözleşmenin de bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığıyla yapı sahipleri tarafından imzalanması gerektiği anlaşılmaktadır. Somut olayda; Davacının yapı sahibi olduğu, yapı denetim sözleşmesi altındaki imzanın davacıya ait olmadığı ve sözleşmenin davacının hukuken temsile yetkili vekili aracılığıyla imzalanmadığı anlaşılmakta ise de yapı ruhsatında davacı şirketin adının yazdığı sabittir. Davacı, bu hizmetin davalı dışında başka bir firma tarafından verildiğini iddia ve ispat etmemiştir. Bu durumda, davalının verdiği hizmet karşılığında ücret talep etme hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Aksinin düşünülmesi davacı arsa sahibinin haksız zenginleşmesi sonucunu doğurur ki bunun kabul edilmesi hukuken mümkün değildir. Bu durumda; mahkemece, davalı tarafından ne kadar hizmet verildiği hususunda deliller toplanarak, gerekirse mahallinde keşif yapılmak suretiyle davalının yaptığı işin miktarı belirlenip, konusunda uzman bilirkişi vasıtasıyla talep edebileceği ücret tespit edilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir. Mahkemenin değinilen bu yönleri gözardı ederek, yazılı şekilde davanın kabulüne dair hüküm tesis etmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”
Kategoriler
- Borçlar Hukuku (11)
- Ceza Hukuku (1)
- Gayrimenkul Hukuku (31)
- Genel (9)
- İcra ve İflas Hukuku (10)
- İmar Hukuku (13)
- İnşaat Hukuku (11)
- Kambiyo Hukuku (4)
- Kamulaştırma ve Kamulaştırmasız El Atma Hukuku (6)
- Kira Hukuku (2)
- Kooperatif Hukuku (1)
- Medeni Usul Hukuku (3)
- Miras Hukuku (21)
- Tebligat Hukuku (1)
- Ticaret Hukuku (1)
- Tüketici Hukuku (1)