İmar Planında Özel Sağlık Alanı Fonksiyonu ve Hukuk El Atma Değerlendirmesi

Taşınmazın, imar planında “özel sağlık alanı” olarak görünmesi halinde, taşınmazın özel sağlık hizmeti dışında bir amaçla kullanılması mümkün değildir. Peki bu kısıtlama, mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilebilir mi? Taşınmaz bedelinin tahsili için dava açılabilir mi?

Yüksek mahkemelerin bu konudaki güncel görüşü, fonksiyonun yalnızca sağlık alanı ile sınırlandırılmış olmasına rağmen, özel teşebbüse imkan verilmesi dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal edilmemiş olduğu yönündedir. Özel mülkiyete konu olacak şekilde kullanım devam edebileceğinden, kamulaştırma sorumluluğundan söz etmek de mümkün olmayacaktır.

DANIŞTAY 6. Daire Esas No: 2019/15052 Karar No: 2020/8402 Karar Tarihi: 30.09.2020 “İdare Mahkemesince yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın imar planındaki kullanımı özel sağlık alanı olarak değiştirilmiş ve davacı tarafından anılan imar planı değişikliğine dava açılmamış ise, bundan böyle parselin sadece kamu eliyle yapılaşması zorunluluğunun ortadan kalktığı, imar planıyla belirlenen koşullar dahilinde mülk sahipleri veya devir suretiyle 3. kişiler tarafından yapılaşma hakkının kullanılabileceği, yani özel mülkiyete konu olacak şekilde kullanım amacı getirildiği, ortada imar planından kaynaklanan nedenlerle kamulaştırılması gereken bir taşınmazın, başka bir ifade ile hukuki el atma nedeniyle ödenmesi gereken bir taşınmaz bedelinin kalmadığı, bu aşamada kamulaştırma yapılmasının hukuken mümkün olmadığı, davacının mülkiyet hakkının hukuka aykırı bir şekilde belirsiz bir süre ile kısıtlandığından bahsedilemeyeceği, ayrıca imar durumu değiştirilinceye kadar olan dönem için başvuruya konu davada bir tazminat talebinin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.”

Anayasa Mahkemesi Yusuf Pekinsoy Başvurusu 13.10.2020; “Ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede ise uyuşmazlığa konu taşınmazın sağlık alanı olarak belirlenen imar durumu sonradan özel sağlık alanına dönüştürülerek taşınmazın kamu hizmeti alanına ayrılmasından vazgeçilmiş olduğu ve söz konusu müdahalenin taşınmazın özel amaçlarla kullanımını engellemediği vurgulanmıştır. Diğer taraftan başvurucunun imar planı değişikliğine karşı dava açma imkânının olduğu ve ayrıca imar durumu değiştirilinceye kadar olan dönem için başvuruya konu davada bir tazminat talebinin de bulunmadığı dikkate alınarak müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple müdahalenin, içerdiği kamu yararı amacı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu kabul edilmiştir (Orhan Sütlü, §§ 32-43).Somut başvuruda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır.

© 2024 Kozanlıoğlu Hukuk.